Bugün yeryüzüne birçok yıldızın düştüğü gün… Bugün yeryüzünün
ateş toplarıyla aydınlandığı gün…
Arıyorum, yumuşacık kumların arasında yıllar önce
kaybettiğim ve yıllardır da bulamadığım anahtarlarımı arıyorum.
Odamın anahtarlarını. İçimdeki o sessiz ve yıllardır kapısı
açılmamış bomboş odanın anahtarlarını arıyorum. Açmaya karar verdim. Açacağım ve içini sadece istediklerimle dolduracağım
odanın. Birçok çakıl ve taşla dolu kumun içi. Elime sürekli bir şeyler batıyor,
ne olduğunu bile anlayamadığım. Aramaya devam ediyorum. Gece olup karanlık
çökünce fenerimi açıp yine arıyorum, vazgeçmeden. Sürekli yeni bir şeyler keşfediyorum
ararken. Güneşin doğuşuyla aydınlanıyor
günüm.
Ayın ışığını yaymasıyla başlıyor gecem. Onlarla birlikte
işliyor saatim her saniye. Yaşamak ve yaşıyor gibi yapmak… Yaşamak ise
tercihim, yelkovan gibi kendimden emin ilerliyor, her saat başında hatırlatıyorum kendime yaşadığımı. Yaşıyor gibi
yapmak ise tercihim, o da akrep gibi hep bir şeyleri geçtikten sonra haber
veriyor bana. Geri dönemiyorum o zaman; çünkü çoktan geçmiş oluyor yaşam. Öz
geleceğimi yazmak istiyorum bundan sonra her yere.
Geçmiş çoktan geride kaldı.. Solan bir çiçek tekrar canlanabilir
mi ya da dalında çürüyen bir elma tekrar lezzetli hale gelebilir mi? Yeni bir
tohum ekilmedikçe canlı bir çiçek olamaz ortada veya yeni bir elma oluşmadıkça lezzetli bir elma daha
olamaz. Onları geri döndüremezsiniz. Benim yaşamımda da aynı böyle. Önemli olan
bundan sonrası. Yaşamak istiyorum bundan sonra. Yaşayıp en güçlü halimle çıkmak
istiyorum hayatın karşısına. Hesap sorduğunda en yüksek sesimle karşılık vermek
istiyorum kendisine. Kısacası bu hayatta sadece istatistikleri değiştirmek için
var değilim. Ben kazanmak için varım, kazanmak için geldim yeryüzüne, mağlup
olmak için değil. Yaşam sadece benim yarıştığım bir yarış. Her hamlede kendimi
yeniliyorum. Her sayıda biraz daha bağlanıyorum yaşam sarmaşığına. Okyanustaki
o sonsuz özgürlüğe sahip balıklar gibi özgür olmak istiyorum. Uçurtmamın
üzerine adımı ve soyadımı yazıp salıyorum göklere, essin esebildiği kadar rüzgâr.
Ben yine de tutacağım sımsıkı, uçmaması için. Hiç bırakmayacağım onu. En güçlü
fırtınada bile izin vermeyeceğim kopmasına.
Göklerde dalgalandığımı hissedeceğim ve tüm başarılarımı bir
sinema filmi izler gibi gökyüzünden izlediğimi canlandıracağım. Yıllar
belirtilecek ekranda. Doğduğum andan öldüğüm âna kadar ne yaptığım, nerelerde
bulunduğum, kimlere birlikte yaşadığım anlatılacak. Ben izleyeceğim. Kendimle
gurur duyacağım ve bir kez daha sıkacağım avuçlarımı sımsıkı.
Avuçlarımı sıktıkça daha cesur olacağım. Her savurmaya çalıştığında
rüzgâr beni, sanki birileri beni tutmaya çalışıyor gibi tutacağım kendimi.
Kendi kendimin efendisi olacağım. Sınırsız bir potansiyele sahip isem kafamdaki
tüm duvarları bir kenara bırakmalıyım bundan sonra. Fark ettim ki bu bana hiçbir
şey kazandırmıyor, önyargıdan başka. Bu potansiyelimi kullanacağım. Koşamazsın dediklerinde koşacağım, bu çok zor,
yapamazsın dediklerinde yapacağım. Asi bir rüzgâr gibi eseceğim hedefime
ulaşabilmek için. Bunu yapabilmek için de tüm insanların sahip oldukları o sonsuz potansiyelimden yararlanacağım.
Onu kullanmayı öğrenmeliyim. Sahip olduğum her şeyin değerini bilmeliyim.
Değerini anlamak için de kullanmalıyım.
Hayatımı çizmek istiyorum bir kâğıda. Seçenekler sunuyorlar
bir bir. Üçgen, daire, dikdörtgen ve kare. Bunlardan biri benim hayatım olacak.
Seçimi yine ben yapacağım. Kararım hiçbiri olacak. Hayat sınırsız çünkü. Bunlar
ise sınırlı. Ben yine de çizmeye çalışacağım elimden geldiğince. Kendi sınırlarımla
hayatın sınırları birleşecek ve sonsuz bir enerjiyi simgeleyecek. O enerji
dünyadaki tüm enerji santrallerinden
daha çok olacak ve her ihtiyacım olduğunda tüm vücudumu kaplayacak.
Duygularımı kontrol altına alacağım bundan sonra. Kendimin
efendisi isem duygularımın da efendisi olabilirim. Onlara hükmedeceğim. Bunu
yapabilirim. Beni kimi zaman engellediklerinin farkındayım ve buna izin
vermemeliyim. Her zaman gelişim için o motivasyonu sağlayabilmeliyim. Bunun için acele etmeliyim. Hayat bir tren
gibi değil çünkü.. Belli saatlerde gelip kalkmıyor. Geliyor ve ne zaman
gideceğini kimse bilmiyor.
Gelmesini
bekleyenler sürekli bekliyorlar. Bir türlü istediklere yere giden tren gelmiyor
çünkü. Onlar bekleyerek zamanlarını kaybediyorlar. Ne olduğunu anlamadan geri
dönüyorlar. Arada, geçen bekleyiş dolu bir ömür hiç yokmuş gibi. Ben böyle
olmak istemiyorum. Bu yüzden en kısa zamanda başarmalıyım bunu. Üzgün olduğumda
gülümseyeceğim artık. Sinirli olduğumda espri yaparak yumuşayacağım. Kıskanç
olduğumda karşımdakinin de en az benim kadar değerli olduğunu hatırlayacağım.
Umutsuz olduğumda ise her zaman bir şansımın daha olduğunu hatırlayacağım.
Başarı için kendi tanımımı koyacağım. Nedir diye sorduklarında
kendi tanımımı söyleyeceğim ve buna göre yaşayacağım hayatımı. Hayatımdaki tüm
ihtimaller % 50. Kazanmak ve kaybetmek, başarmak veya başaramamak. Her şey
benim tercihime kalmış. Öyleyse neden kaybetmeye odaklanayım ki? Kazanmaya
odaklanıp kazanma ihtimalimi bir anda % 50'ye çıkaracağım. Bir anda kazanmam
için tüm kapılar beliriverecek önümde. Ben yıllardır bulamadığım anahtarlarımla
açacağım doğru kapıyı. İçeriye gireceğim ve dimdik yürüyeceğim. Ne çıkacağını
bilmiyorum karşıma. Ya vahşi bir kurt ya bir kulübe ya bir nehir ya da tepesini
bile göremediğim bir dağ. Hiçbir şey bilmiyorum. Hepsi yaşamın bana sunmuş olduğu
sürprizler. Paket içinde beni bekliyorlar.
Ne olursa olsun gideceğim gitmek istediğim yere. Kararlı olursam
biliyorum, destek verecek evrenin gücü bana. Kurt çıkarsa konuşacağım onunla
içtenlikle. Beni anlamasa bile belki onunla konuşurken başkası duyar ve yardım
eder bana.
Kim bilir. Bir kulübe çıkarsa karşıma içeriye girip
dinleneceğim. Yapacaklarımı planlayacağım. Bir nehir görürsem su dalgalarından
huzur bulacağım. O en derindeki benim bulmam için saklanmış olan şeyi
bulacağım. Cesaret, özgüven, başarı, mutluluk… Koca bir dağ ise önümdeki, tırmanmaya başlayacağım.
Arkamdaki uçuruma bile bakmayacağım. Bakarsam düşerim çünkü. Önümde daha
kilometrelerce tırmanmam gereken koca bir dağ olduğunu da görmezden geleceğim.
Tek gördüğüm tepesi olacak. Sürekli onu hayal edeceğim. En tepeye ulaştığımı
hayal ederken bir kilometre daha kat edeceğim. Hayatta da böyle yaşayacağım.
Başardıklarımı saymayacağım artık. Çok daha fazlasını başaracağım çünkü.
Önümdeki engelleri de umursamayacağım. Sadece hedefime
odaklanacağım. Denizdeki dalganın denizin kıyısındaki o yumuşacık kuma
yazdıklarımı silmesine izin vermeyeceğim. O dalga olup hiç dalga görmemiş, sürekli dümdüz olan denizlerde
okşayacağım insanların dünyalarını. Hareketsiz bir yaprağın havada resim
çizdiğini göreceğim.
Bir köpeğin bana konuştuklarını duyacağım. Ormandaki ağacın
dans ettiğini göreceğim. Ben doğanın eşsiz bir parçasıysam doğadakilerle dost
olacağım. Onların değerini anlayacağım. Her sabah tüm evreni ısıtan güneşi
selamlayacağım. Bundan sonra her sabah kalktığımda ilk işim hep daha parlak
olan güneşi selamlamak olacak. Sonra ısısı beni de ısıtacak ve en soğuk havada
bile o azıcık sıcaklığın gelmesini bekleyeceğim. En karanlık sabahta bile o azıcık
ışığın başımdan ayakuçlarıma kadar süzülmesini bekleyeceğim. Onunla selamlaşmadan
başlamayacağım güne. Işığıyla gözlerim parıldayacak ve gülen gözlerle
yaşayacağım günümü.
Bugün bir kanıt bırakmak istiyorum yeryüzüne yaşadığıma dair.
Birazdan gidip bir fidan dikeceğim toprağa ve kendi ismimi vereceğim o fidana.
Büyüyecek ve yıllar sonra görmeye geldiğimde bu günleri hatırlayıp tekrar mutlu olacağım. Kendimden
bir parça gibi olacak o benim için ve ona her dokunan, onu her koklayan alacak
benim ona verdiğim enerjiyi. O günkü mutluluğunun ve enerjisinin kaynağını merak edecek belki
de. Hiçbir zaman öğrenemeyecek. Bu tüm dünyaya yayılacak ve belki insanlar
birbirine anlatmaya başlayacak. İşte böyle bir iz bırakacağım yeryüzüne.
Elimdeki haritaya bakıp yoluma devam edeceğim. Ne kadar çok kişiye satabilirsem
bunları o kadar iyi hissedeceğim. Benim bir eşim daha yok.
Bu dünyada tekim ve hiç kimse benim gibi olamaz. Milyonlarca
yıldızın arasında parlayacağım. İşte bundan yararlanacağım ve yapılamayanı
yapacağım. Herkesi örnek almayacağım. Hiçbiri ben değil ki ben de herkesten
biri olayım. Hiç kimse benim fırça darbelerimin aynısını yapamaz hayatta. Tüm
bunları başaracağım bundan sonra. Yarını bile beklemeyeceğim böyle düşünebilmek
için. Hemen şimdi gerinecek, derin bir nefes alacak ve nefesimi bıraktığımda
yepyeni bir hayatın ilk sayfasını yazıyor olacağım. İlk giriş bölümünü. Her gün
yazdıktan sonra kurumuş gül yaprağımı arasına koyacağım ve sonraki gün devam
edeceğim yazmaya. İçinde bulunduğum anı yaşayıp her an varlığımı hissedeceğim.
Bir sonraki an bile ilgilendirmiyor beni. Yaşadığımı fark etmemle birlikte etrafımdaki güzellikleri de fark edeceğim. Annemi, babamı,
kardeşimi hatırlayacak onları seveceğim. Yıllardır her gün çok yakın olduğum ve
daha hiç gitmediğim deniz kenarına gideceğim. Ağaçları ve çiçekleri, köpekleri
kedileri seveceğim. Kısacası hayatı seveceğim. Bu hayatı yaşama hakkına sahip
olduğum için yaratıcıya şükrediyorum, bana böylesine güzellikler sunduğu için.
Akvaryumumda beslediğim balığımı da özgür bırakıyorum, denizlerin zenginliğini
anlayabilsin diye. Yıllardır yazdığım defterden bir yaprak daha çeviriyorum,
yarın tekrar açılmak ve yazılmak üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder