Her Şey Göründüğü Gibi Değildir!
Olayların gerçek
iç yüzü bizi ilgilendirmesi gerekirken önyargı tuzağına düşeriz. Manevi yaşamın vazgeçilmez temel ilkesi
yüreğimizi açık tutmaya alışmaktır. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını,
sorunları, yaşamımızı olduğundan farklı hale getirecek tarzda
kötümserleştirmememiz gerektiğini söylemek isterim.
Görünen tek şey, insanların birbirlerini anlayışla karşılamalarında yatmaktadır. Bu duygu bir iç dinamiktir. Size hayata bağlayacak olan fitildir. Bütün sorun bu fitili ateşlemenize bağladır.
Yaşama karşı tüm
kaprislerimiz; tüm gizli kalmış bencilliklerimizi attığımız an geniş masmavi
Ummanlarda, devasa yeşillerin kapladığı büyük çayırlarda mutlu ve huzurlu bir
hayatın ne olduğunu yeniden keşfetmiş olacağız, tüm önyargılarımızdan kurtulmuş
olarak.
İç huzuru yakalamanın kaçınılmaz gerçekleri, biz
ona karar verdiğimiz takdirde oluşabilir ancak. Acı ve zevk başarı ve başarısızlık, sevinç ve keder doğum ve ölüm… Cana
yakın, alçakgönüllü ve sabırlı olmayı öğreten temel yapı taşları bazen yaşanan
hadiseler olabilmektedir.
Sevgi ve şefkat
bitkisi, biz onu suladığımız sürece boy atar, yeşerir. Farklı olmak da bu değil
midir? Kötü görmeye odaklanmak bu bitkiyi hiçbir zaman yeşertmeyecektir. Sanılanın aksine olayları olduğu gibi,
insanları sevap ve günahlarıyla kabullenmek farklı bir açıdan “görmek”tir.
Her şey göründüğü gibi değildir; evet; bu doğru. Bitkinin büyümü aşamalarını
göremeyiz, ama büyüdüğü hakikatini inkar edemeyiz; kuşların gökyüzünde kanat
çırparken, kanat hareketlerini duymayız ve birebir izleyemeyiz, ama uçtukları
hakikatini kabul ederiz.Tıpkı bunun gibi, insan yüreğinin öz benliğinde
merhamet ve sevgi ırmaklarının çağladığını hissederiz. Kabulleniriz. Bunu bu
şekilde duyumsadıktan sonra yaşam bir kavga olmaktan çıkacak, gönüllerimiz güz
çiçeği gibi ferahlayacaktır.
Duygularımız,
görünen her şeye değil de bir tek şeye odaklansa her bireyin birkaç şiiri
olurdu. O vakit ne kavgalar, ne kıskançlıklar ne çekişmeler ve en önemlisi de
ne savaşlar olurdu. O “bir tek” şey, huzurun bize rehberlik edip, bizi moral
tepelerine, güler yüzlü bir sistemimiz var aslında. Tıpkı termometre gibi size
dışarıda havanın nasıl olduğunu bildirir. Çünkü iç benliğinizi bu havaya göre
ayarlamanız istenir. Eğer siz dışarıda
gördüğünüz hava nispetinde vücut ısınızı ayarlamaya kalkarsanız, yararınıza
kullanacağınız yetileriniz köreltmiş olursunuz.
Kardelen,
dışarıdaki havayı kendisine uyarlamaya kalkmadı, kendisini o hava nispetinde
yeşillendirdi. Bu, bir türü uyumdur. Eğer kardelen gördüğüyle kalsaydı, şimdi
tüm sevgi çiftlerinin sembol çiçeği olur muydu? İçindeki sıcak sevgiyle karları
nasıl deldi kardelen? Şartlanmadı, önyargıyla bakmadı. Soğuk kışla arkadaşlığı
denedi; ve karların üzerinde göründü.
Biz insanlar da
ne zaman ki kardelen çiçeği gibi önyargısız oluruz, işte o zaman dostluklarımız
zedelenmez.
Nadiren de olsa yaşlı çiftlerin dahi ayrılma aşamasına gelmelerinin
altında yatan sebep, her şeyin göründüğü gibi kabul edilmesidir. Onca sevgiden, onca birliktelikten, onca
masumane iffetli aşktan sonra hangi güç insanı ayrırır? Bence önyargı ve
“bu kesin böyledir” şeklindeki kanaatlerimizdir. İşte size Allahtan ki sonu
duygusallıkla biten bir öykü:
Her şey Göründüğü Gibi Değildir…
Lilay Koradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder