"İçimizde
kıpırdanan ilahi güç olmasaydı,
insanlığımız beş para
etmezdi."
Francis Bacon
Önce güzel bir hikâye okuyalım:
Bir evin sahibi, yanında çalışan üç hizmetkârını yanına çağırarak,
yakında uzun bir yolculuğa çıkacağını bildirir. Ayrılmadan önce de her bir
hizmetkârına belli sayıda altın verir. O günlerde her altın, ortalama bir işçinin aldığı ücretin
yüzlerce katı paraya denk düşüyordur. Dolayısıyla her kim altına sahip ise,
önemli miktarda bir servetin de sahibi olur. Ev sahibi birinci hizmetkârına beş
tane, ikincisine iki tane ve üçüncüsüne de bir tane altın bağışlar. Evde
olmadığı süre boyunca altınlara iyi bakmalarını tembihleyip evden ayrılır.
Elinde beş tane altını olan hizmetkâr, ev sahibi gittikten sonra bunları bir pazar yerine götürerek, ticaret yapar ve
sayılarını ona çıkarır. İkinci hizmetkâr da aynı şeyi yapar ve altınlarının
sayısını dörde çıkarır. Üçüncü hizmetkâr ise oldukça ihtiyatlı hareket eden
biridir ve ona verilmiş olan altını daha iyi korumak için toprağa gömer.
Bir zaman sonra ev sahibi geri döner ve üç hizmetkârını da
yanına çağırır. Onlara vermiş olduğu altınlarla neler yaptıklarını sorar.
Birinci hizmetkâr, akıllıca davranıp elindeki beş altının üzerine nasıl beş altın daha eklediğini anlatır.
Ev sahibi; "Aferin sana!" der. Bu kez ikinci
hizmetkâr gelir ve altınlarının sayısını nasıl dörde çıkardığını anlatır.
Ev sahibi ona da; "Aferin!" der. Son olarak üçüncü
hizmetkâr bir adım öne çıkarak hikâyesini şu sözlerle anlatır: "Vermiş
olduğunuz altını kaybetme korkusuyla, onu dikkatlice toprağa gömdüm efendim."
Ev sahibi, hiç kullanılmamış olan bu altını eline alır ve
"Bunu alın, on tane altını olana verin." der.
Birçok kişi bu sonu beğenmez, adil davranılmadığını söyler
ve elinde başka bir şeyi olmayanın elinden tek altınının alınıp on tane altını
olana verilmesine özellikle karşı çıkar.
Hayatımız bizi ihtiyaçlarımıza göre değil, hak ettiğimiz
ölçüde ödüllendirir. Bu, hayatın kanunudur. Hiç kimse ihtiyaçlarını hak etmeden
karşılayamaz. Çıkarılacak ders ise şudur:
Hayatta her neye sahipsek ondan maksimum fayda elde edebilmeliyiz. Elinizde
olan en azla bile çok iyi şeyler yapabilirsiniz. Sonra da daha fazlasına sahip
olabilirsiniz. Yapmamız gereken, her şeyin işe yarayacağını bilmek ve ihtiyacımız doğrultusunda
kullanabilmektir. Bu durumu potansiyelimize benzettiğimizde en aptal olduğu
sanılan insan bile kendi kapasitesi dahilinde çok iyi işler başarabilir.
"Aradığınız altın
fırsat içinizdedir. Çevrenizde, şansta,
tesadüfte veya
başkalarının yardımında
değildir, sadece
içinizdedir."
Orison Swett Marden
İnsan sahip olduğu potansiyelle hüneri ve yaratıcılığı sayesinde
neler yapamaz ki… Akan suyun inanılmaz gücü eşsiz bir dünya harikası, binlerce insana önemli bir enerji
kaynağı olan Niagara Şelalesi'ni oluşturmuştur. Niagara, güzelliği
karşısında insanı en çok etkileyen manzaralardan birisidir. Akan binlerce ton su, yüzlerce metrelik yüksekliğe sahip kayalardan
aşağıya doğru şiddetli bir şekilde iner.
İşte biz de hayat kalitemizi yükseltmek ve hayallerimize ve hedeflerimize
ulaşmak için gerekli her şeye sahibiz. Tek yapmamız gereken, sınavlarda potansiyelimizi
daha iyi değerlendirmektir. Onca emeğin asla boşa gitmeyeceğini bilmektir.
Faust der ki: "Her insanın içinde uyuyan bir dev
vardır. O dev uyanınca mucizeler başlar. Hayatın ne kadar tatlı olabileceğini
fark etmeye başlarsın…"
Doğru eylemlerde bulunarak içinizdeki o devi uyandırmak ve
yeniden kullanılabilir hale getirmek istiyorsanız doğru eylemlerde
bulunmalısınız. Hayallerinizi yaşayabilirsiniz. Ben sizlere bunları söyleyeceğim günü hayal ediyordum ve şimdi o
ânı yaşıyorum. İnsanı harekete geçiren bazı şeyler vardır. Bunu çok iyi biliriz
fakat her seferinde bir şeylerin bizi harekete geçirmesini beklersek ne kadar
yol alabiliriz ki? Yaşam her yönüyle değişkendir. Dönme dolap dönerken onunla
birlikte dönmeyenler yere çakılır, bir yerlere savrulur. Hiçbir şey aynı kalmaz.
İşte bu nedenle bu hızlı değişime ayak uydurmak istiyorsak bizi harekete geçirecek gücü, başkalarında değil kendimizde aramalıyız.
Yoksa her geçen an ölüm tehlikemiz artıyor demektir; çünkü değişime ayak
uyduramıyorsak ölüyoruz demektir.
"Dünya altın peşinde
koşuyor,
Sen kendin altın madenisin
ama kendinden haberin
yok."
Mevlana
Aslında tüm cevher içimizdedir. Bunun farkına ancak istediğimizde
varabiliriz. Sınava hazırlık döneminde de o içimizdeki büyük güce, yani
potansiyelimize nasıl ulaşılacağımızı bilmemiz gerekir. Zihninizi eğitmek sizin elinizde olduğuna göre bakışınızı birazcık değiştirdiğinizde her şeyin nasıl
değişmeye başladığını göreceksiniz.
Bizler kendimizin neyi, ne kadar güzel yapabileceğimizi bilmiyoruz.
Hayallerimizi gerçekleştirebileceğimize inanmıyoruz.
İnanmadığımız halde hayaller kuruyor ve hayallerimizin gerçekleşmediğini
söyleyip duruyoruz. Kendi bildiklerimizle yola çıkınca da başkalarının
bildiklerine yer ayıramıyoruz.
Ortaokulda yaşadığı bir hastalık sonrasında vücudunun dengesini
tam olarak sağlayamayan ve gözleri aşırı derecede bozuk olan birinin ÖSS'ye hazırlandığını
düşünün. Ayrıca sınava hazırlandığı ilk
sene kullandığı ilaçlarla uzun süre uykusuzlukla mücadele ettiğini…
Siz de 4-5 gün uykusuz kalsanız ve ayağınızın biri felçli olsa
sınava nasıl hazırlanırdınız? Dershanedeki arkadaşlarınız ve öğretmenlerinizin
size yönelttiği, acı dolu bakışlar içinde…
Tabii ki zor. Bu
durumda sınava giren, ilk senesinde kazanamayan hatta 180 soru içinde sadece 40
tane Türkçe sorusunu yetiştiren ve bir daha deneyen, sonunda da tüm zorlukları
yenerek istediği bölümü kazanan bir öğrencim var. Şimdi Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme bölümünde okumakta.
Çiçero, kekeme olduğu halde, ağzına çakıl taşları doldurup
sahil boyunca dolaşmış, denize karşı hiç bitmeyen nutuk egzersizleri yapmış ve
sonunda tüm zamanların en iyi hatiplerinden biri olmayı başarmıştır; çünkü potansiyeline
inanmıştır. Siz de işe, kendinizin ne kadar büyük işler başarabileceğine
inanarak başlayabilirsiniz.
Ünlü Fransız romancı Balzac ise ilk yazdıklarını o dönemin önde
gelen yazarlarından birine sunarak o kişinin düşüncelerini öğrenmek istiyor.
Yazar okumasını bitirdikten sonra üzgün, ümitsiz, acıyan ama içten bir edayla
"Azizim!" diyor, "Siz her işle meşgul olabilir, şansınızı her
alanda deneyebilirsiniz; ancak edebiyatla boşuna uğraşıp zaman
kaybetmeyin."
Sonra neler oldu? Balzac kendi potansiyeline inandı, edebiyatın
doruklarına tırmandı. Özellikle de Goriot Baba ile...
İnsan isterse yapar. Siz de durun ve sahip olduklarınızı düşünün,
potansiyelinizin farkına varın.
Sizin hayatınız ve siz sandığınızdan çok daha değerlisiniz.
Bunun farkına vardığınızda üzüntüleriniz yerini sevince bırakacaktır.
Her sabah doğan güneşin gecenin koyu karanlığını takip etmesi gibi. Siz değerinizi
bilmezseniz yapabileceklerinizden vazgeçmiş olursunuz.
Kendimizle ilgili olumlu veya olumsuz düşüncelerimizin niteliği
potansiyelimizin merkezini oluşturuyor. Hiçbirimiz bunun ne denli önemli
olduğunun farkında değiliz. İnsanlar düşünceleriyle kendi sınırlarını kendileri
oluşturmuş oluyorlar.
Bu nedenle olumsuz düşünmenin ve olumlu düşünmenin getirdiği
sonuçlar daha iyi anlaşılabiliyor. Davranışlarımızı bu düşünce yapımız
belirliyor. Başımıza gelen iyi, kötü her şey düşüncelerimizin niteliğine bağlı
olarak değişiyor. Başarı ve başarısızlık da aynı şekilde elde ediliyor. Kendi
potansiyelimize ne kadar güvendiğimizin sonucunda kendimizden beklenen başarıyı
elde etmeye çalışıyoruz. Hâlbuki beklenenin ötesine geçmeye hiç çalışmıyoruz.
Başarımızı tesadüflere bağlıyoruz. Beklenenin dışında da hiçbir şey olmuyor
çünkü potansiyelimizin sınırlarını bilmiyoruz.
O sınırları keşfetmeye başladığınızda değişmeye başlarsınız.
Değişime ayak uydurmaya çalışırsınız ve daha önce de belirttiğimiz gibi siz
bile kendinize inanamazsınız. Zihninizi
haftalarca uykusuz kalmaya karşı dayanıklı hale bile
getirebilirsiniz.
Bu, mükemmel bir dünya ve sizin mükemmel bir potansiyeliniz
var. Gücünüzü kontrol altına alabilecek güce de sahipsiniz.
Bunu fark ettiğinizde düşlerinizi gerçekleştirebilecek ve tüm
gücün elinizde olduğunu göreceksiniz!
İçinizdeki Aslandan Haber Var mı?
Her başarıyı başkalarının tapulu malı olarak görmek, her başarıya hep başkalarının layık olduğunu düşünmek içinizdeki
aslanı bir koyun gibi yönetmektir. İnanın ve unutmayın ki herkesin içinde bir
aslan vardır fakat kimi o aslanı kükretmesini bilir, kimi kükreyecek diye o
aslandan korkar.
Kendi kendimizi yönetebilmemiz için kendimiz beynimize emirler
vermek zorundayız.
Hepimiz büyük ve yüce olmak üzere tasarlanmışız…
"İnsan bir şeyi ciddi
olarak istemeye görsün; hiçbir
şey aşılamayacak kadar
yüksekte değildir."
Anderson
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder