"Korku kimi zaman
topuklarımıza kanat takar.
Kimi zaman ayaklarımızı
yere çiviler."
Montaigne
Hayatınızda güvenli kıyılara tutunup kalmak, korkularınıza hapsolmayı
seçmekten başka bir şey değildir. Kapalı hücreye dönmüş bir hayat yaşarken, özgür
olduğunuzu zannedebilirsiniz ama inanın bana, bu yalnızca bir hayaldir.
Kendinize söylediğiniz bir yalandır. Hücreden çıkıp yeni ufuklara doğru yol aldığınızda,
kalabalığı izlemekten vazgeçtiğinizde, elbette korkular su yüzüne çıkmaya
başlayacaktır. İnsanız ne de olsa.
Cesaret demek, bu korkuları hissetmenize rağmen ilerlemeyi
sürdürmek demektir. Cesaret, korkunun yokluğu değil, korkunun içinden yürüyüp
sizin için önemli olan hedefi kovalamaktır. Güvenli limanda yaşayıp bildik
şeylere sarıldığınızda, yaşayan bir ölüden farkınız kalmaz. Bilinmeyene
yönelmeye cesaret edip yaşamınıza yabancı kalan yerleri araştırmaya
kalktığınızda hayata dönersiniz, kalbiniz yeniden çarpmaya başlar. Yaşamanın
yolculuğu, heyecanı ve tutkusu geri döner.
Aşırı korku ânında beyin adrenalin ve noradrenalin denilen maddeleri
salgılamaktadır. Bu iki maddenin özelliği ise düşüncelerimizin beynimizin
içinde dolaşmasını sağlayan transmitter maddenin hareketini bloke etmeleridir.
Bu durum da düşünmemizi engeller. Üniversite sınavı sırasında gençlerin bildiklerini
de unutmalarının sebebi korkudur. Bir kaza ânının hatırlanamamasının sebebi de
bundan farklı bir şey değildir. Hayatımızda genellikle çok önem verdiğimiz
şeyleri yaşarken hafif endişeyle birlikte korku duyarız. Bu, önümüzdeki
engelleri gözümüzde büyütmekten kaynaklanır.
Korku, öğrenilmiş bir etkidir. Yaşamı tüketen bu alışkanlık haline
gelir. Dikkatli olmazsanız enerjinizi, yaratıcılığınızı ve ruhunuzu kolaylıkla
alıp götürebilir. Hayal kurma cesaretinizin önündeki en büyük engeldir. Korku hedef belirsizliğine yol
açar.
Doğru düşünme ve doğru karar verme olasılığını en aza
indirir. İrade gücünü yok eder, kişiyi başarısızlığa
davet eder. Hedeflerimize ve hayallerimize ulaşmamız çok kolayken bizim korkularla
uğraşmamız ne kadar büyük bir zaman kaybı değil mi?
Korku bilincin olumsuz yönde akışından başka bir şey değildir.
Tüm korkular yıllar içinde sessizce zihnimize doldurduğumuz hayali küçük
canavarlardan başka bir şey değildir.
Bir çocuğu ele alın. Sınırları yoktur. Zihni verimli bir
potansiyel ve olasılıklar yaratan bir fabrikadır. Doğru organize ettiğiniz
zaman büyük biri olur. Olumsuzlukla doldurulduğunuzda
zihninizi vasat durumuna getirirsiniz. Bu nedenle hedefiniz,
ister iyi bir kariyer, ister üniversite okumak olsun, düşünme şekliniz sizi hedeflerinize
ulaştırmada çok etkilidir.
"Yaşamda korkulacak
bir şey yoktur.
Yeter ki anlaşılsın."
Madam Curie
Olumsuz düşünen kişi, çiğ bir yumurtayı kabuğuyla yutmuş bir
adama benzer. Yumurtanın kırılacağı korkusuyla hareket edemez, civciv çıkacak
korkusuyla da hareketsiz duramaz.
İşte korkularımız bizi böyle çaresiz durumda bırakır. Bize korkulacak
şeylerden daha fazla zarar verir. Tüm korkular ancak eyleme geçirilerek alt
edilebilir. Eylem, korkunun birinci düşmanıdır. Dolayısıyla korktuğumuz şeyi yapmak bize güç ve cesaret
kazandırır. Artık korkular sizden korkmaya başlasınlar.
Korkuyu alt etmek ve özellikle de hayat boyu sürecek bir korkuyu
yenmek, kişiyi çok rahatlatır, önünü açar. Şimdi kendi kendinize karar verin.
Başladığım her şeyi bitireceğim.
Daima ileriye doğru ilerleyeceğim.
Hedefime giden yolda önümü tam olarak göremiyor
olsam da bir adım atacağım.
Bilinmeyenlere doğru cesaret ve güvenle gideceğim,
zira çok önemli ve çok arzuladığım bir amaca doğru
yürüyorum.
Düşüncelerinizi hedefleriniz üzerine topladığınızda korkularınız
birer birer azalacaktır.
"İnsanların
çoğu kaybetmekten korktuğu için,
sevmekten
korkuyor.
Sevilmekten
korkuyor, kendisini sevilmeye layık
görmediği
için.
Düşünmekten
korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan
korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını
ifade etmekten korkuyor,
reddedilmekten
korktuğu için.
Yaşlanmaktan
korkuyor,
gençliğinin
kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan
korkuyor,
dünyaya
iyi bir şey vermediği için.
Ve
ölmekten korkuyor aslında
yaşamayı
bilmediği için."
W.Shakespeare
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder