Günlerden pazartesi, hafta başı. Birçok insan için anlamı farklı.
Kimsinin ödemesi var, kimisinin toplantısı, kimisinin seyahati, kimisinin ise
biz öğrenciler gibi sınavı...Okullara, özellikle de ÖSS ve OKS' ye hazırlananlara
sürekli rehberlik uzmanları geliyor. Uzun bir süre bizleri bilgilendirme amaçlı
konuşmalar yapıyorlar. Onların deyişiyle bizleri rahatlatmaya çalışıyorlar.
Açıkçası şöyle bir durum var. Bunu bugün sadece düşündüm, kimseye söylemedim;
çünkü insanların tepkisinin ne olacağı beni düşündürüyordu.
Rehberlik uzmanları
gereken bilgileri verip bizleri ÖSS hakkında yeterince korkuttuktan sonra verimli
çalışma veya rahatlama yöntemleri hakkında bilgilendiriyorlardı. Ben ise onlar
rahatlamaktan filan bahsederlerken aksine heyecanlanıyordum; çünkü başta
yapılan konuşmalar canımı sıkıyordu. Gerçekler her zaman anlatılmak zorunda
değil diye düşünüyorum. Özellikle de durumu daha da kötüleştirecek ise... Stres, onlar konuşmaya devam
ettikçe artıyordu; çünkü o ÖSS ciddiyetini öylesine güzel veriyorlardı ki
rahatlamak elde değildi. Bu nedenle kendimi bildim bileli bu tarz konferanslara
katılmak istememişimdir, zorunluluk olmadıkça ki genelde olur. Dolayısıyla
güzelce bir moral bozukluğuyla dönerim ve önceden yaptıklarımı da yapamaz
duruma gelirim bu psikolojiyle. Kimseyle de paylaşmam bunları; çünkü herkes hiç
istifini bozmadan dinliyor olmaktadır anlatılanları. Ben de demek ki herkes
aynı şeyleri düşünmüyor derim içimden. Yaşamaya devam ederim... Bazı
konuşmalar ise beni gerçekten etkilemeyi başarır. Kafamda sorular oluşuyor ve
bunların yanıtlarını almaya çalışırım.
Şu ne istediğini bilmek... Kafamı epeyce bir meşgul ediyor
şu aralar. Ben biliyor muyum? Bunu nereden anlayabilirim. Bazı deneyimlerimi canlandırıyorum da olaylar
hep istemediğim şekilde gerçekleşiyor ve ne yazık ki ben buna engel olamıyorum.
Bu da edindiğim bilgilere göre benim ne istediğimi bilmediğimi gösteriyor.
Biliyor olsaydım her şey farklı gelişir ve ben de hayatımdan daha memnun
olurdum. Bunların hepsi aslında bana şunu söylettirmeye çalışıyor gibi: Bir
hedefim yok. Bu nedenle de rüzgârın beni sürüklediği yere gidiyorum savunmasız
bir yaprak gibi.
Ne için yaşıyorum ki? Uğruna her şeyi yapabileceğim bir hedefim
yok. Her şey anlamsız geliyor. Geleceğin kaygısını içimde yaşıyorum. Bu nedenle
çalışamıyorum. Ne çalışacağımı bilmiyorum. Ne için çalışıyorum, ne için
yaşıyorum ki? Bir amacımın olması gerekiyor. Evet, kesinlikle bir amacımın olması
gerekiyor. Nereye kadar böyle devam edebilirim ki? Her şey avuçlarımın içinden
kayıp gidiyor zaman gibi, çok hızlı bir şekilde. Hiçbir şeyi kontrol
edemiyorum; çünkü neye göre edeceğimi bilmiyorum. O an ne yapmam gerektiğini
bilmiyorum; çünkü ne yapacağımı bilmiyorum. Kendimi yönlendiremiyorum; çünkü
nereye gideceğimi bilmiyorum. Yani her
şey düğümlenip kalıyor bu aşamada. Çaresizlik sınırlarını aşmak istiyorum
artık!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder