Uzun bir zaman geçti en son yazdıklarımdan sonra. Çok yoğun
bir şekilde sınavlara çalışıyorum. Ya da en azından çabalıyorum. Her gün bir
sınav oluyoruz. Sonuçlar da öteki haftalarda bir bir açıklanır. Yine herkesin
not ve ortalama hesapları yapma vakti gelir. Toplanır, bölünür… İhtiyaç varsa
hocalarla gerekli konuşmalar yapılır. Herkes fark ettirmeden birbirinin notunu
öğrenmeye çalışır bir yandan. Hırs yaptığının fark edilmesini istemeyenler de herkesin notlarını
bildikleri halde bilmiyormuş gibi yaparlar. En çok göze çarpanlar da onlar olur
genelde. İşte böyle bir koşturmacanın içindeyim şu anda. Bir yandan da bazı problemlerimin olduğunu düşünüyorum.
Bu yüzden de yazıyorum.
Oylama başladı.. Herkes düşünüyor gibi yapıyordu. Bu
herkesin içinde her zamanki gibi ben de vardım. Hiç eksik kalır mıyım? Herkes
tipik düşünüyor moduna giriyordu. Aslında şimdi anlatırken daha iyi anlıyorum
da kimse ne isim söyleyeceğini düşünmüyordu. Ben örneğin, verilen süre
içerisinde sürekli başkaları ne der acaba diyordum. Tek düşündüğüm buydu. Nasıl
olsa çoğunluk alacak kararı deyip bu çoğunluğun içinde bulunduğumu unutuyordum.
Öyleydi de. Çoğunluğun kararı geçerli oluyordu. Bu çoğunluk da hep kendini
çoğunluktan saymayanlardan oluşuyordu. Bu nedenle de doğru karar alınamıyordu
ya da alınan karar gerçekten istenilen değildi. Bir gariplik vardı da
neredeydi?
Sonra bir kez daha garantiye almak için kapalı oylama yapılıyordu.
Bu kez ortaya çıkan sonuçlar ilkinden farklıydı. Bu da hiç sorgulanmıyordu.
Farkı olması doğaldı aslında; çünkü herkes kendi düşüncesini yazmıştı bu kez, çoğunluğun baskısı
altında kalmadan ve gerçek bir çoğunluk çıkmıştı ortaya. Buna benzer başka bir
olay... Dersteyiz. Konu anlatımı bitti. Tipik konu anlatımı sonrası gelmesi
beklenen soru geldi: Çocuklar, aklınıza takılan, sormak istediğiniz bir şey var
mı? Bizlerden birinin de kalkıp sormak istediğini sorması isteniyor. Biz hâlâ
düşünüyoruz ama soracağımızı değil, bizden başka sormak isteyenin olup olmadığını; çünkü ilk önce sorarsak
olmaz, tuhaf karşılanabilir. O anda çoğunluğumuzun aklından büyük ihtimalle şu
tip sorular geçiyordur: İlk soruyu ben sorsam mı acaba? Sorsam aptal olduğumu düşünürler mi
acaba? Herkes anladı da bir tek ben mi anlamadım acaba? Bu acabalarla dolup
taşıyor beynim o esnada. Ne soracağımı bile unutur duruma geliyorum. Bu durum
beni çok rahatsız etse de tekrarlanmaya devam ediyor.
Bütün bunlar hep bir şeylerin arkasına gizlendiğimizi
gösteriyor. Varlığımızın bile farkına varmak istemiyoruz. Varlığımız hep
başkalarının varlığına bağlı. Düşüncelerimizi, tavırlarımızı rahatça
sergileyebilecek kadar özgür değiliz. Bu bana büyük bir huzursuzluk veriyor.
Kendimi özgürlüğü elinden alınmış mahkûmlar gibi hissediyorum. Suçum, kendime haksızlık
etmek, gereken değeri vermemek. Bunu içimdeki ses söylüyor
bana. Söylüyor, etkisinin olabileceğini düşünüyor; ama nafile
ben yine eski, varlığını gizleyen mahkûm. Eyleme geçmem gerekiyor ama nasıl?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder