Toplum olarak
her nedense yanıldığımız bir noktada burası. İmkanlarımız olmasına rağmen güzel
yaşamıyoruz. Bazı insanlarımız nasıl güzel yaşanacağını kavramış onları bunun
dışında tutuyorum; beyefendiler, hanımefendiler ve nasıl davranacaklarını çok
iyi biliyorlar. Birileri yan gözle bakar
diye gülmemezlik yapmıyorlar. Ne kimsenin neşesini kıskanıyorlar ne de
kendileri neşesiz kalıyorlar. Doğrusu ben bile imreniyorum onlara.
Fakat
toplumumuzda genel geçer yargı bu yönde değil maalesef.
Yazar Nejat
Muallimoğlu anlatıyor:
“Türkiye’de birkaç
ay kalmış Amerikalı bir arkadaşım şunları anlatmıştı: “Senin vatandaşların ne garip insanlar. İnanır mısın, gülen, güleç tek
bir Türk’e rastlamadım.” Arkadaşım İstanbul, Bursa, Konya, İzmir, Antalya
gibi şehirleri gezmişti. Bizim, büyük çoğunlukla somurtkan ve abus insanlar
oluşumuz, üzerinde, silinemeyecek izlenim bırakmıştı. Arkadaşım, biraz
düşündükten sonra şunları ilave etmişti: “Bazılarınızın gülümsemelerinde bile,
usta bir pokercinin düşünüşünü hatırlatan esrarlı bir hava var.”
Bu gerçeği
reddetmekte, onlarda afyon çekenler çok, diyerek kendimizi temize çıkaramayız.
Üzücü, hatta hazin ama ne yapalım ki gerçek de bu. Biz İslam milletleri, oldukça geniş şahsi tecrübelerime dayanarak
söylüyorum, dünyanın en az gülen insanları arasındayız. İngiltere’den Hong
Kong’a Fas’tan Singapur’a, Japonya’dan Amerika’ya kadar gördüğüm pek çok
ülkede, soğukluk ve somurtkanlık yarışında sırtımızı yere getirebilecek
insanlar görmedim. Gerçekten yedisinden yetmişine kadar güzel yaşamasını
biliyoruz.
“Gülmesini
bilmeyen dükkan açmamalı” diyor bir Çin atasözü. Tabii bu Çinliler için
söylenmiş. Sorarım, satın aldığınız herhangi bir şeyi gülümseyerek, hayata
güzel bakarak uzatan kaç tezgahtar, kaç satıcı biliyorsunuz?
Gülmesini ve
güzel yaşamasını bilmiyorsak da, her şeye kulp takmakta, bahane bulmakta, Allah
nazardan saklasın, elimize su dökecek pek bulunmadığından cevap hazır: “Geçim
sıkıntısından gülmeye, neşelenmeye vakit mi kalıyor? “Aynı insanlara, “Niye
okumuyorsunuz” diye sorduğum zaman aynı cevap, “Geçim sıkıntısından okumaya vakit
mi kalıyor?”
Aklım hayalim almıyor. Nasrettin Hocaları.
İncili Çavuşları yetiştiren bir Bektaşi halk edebiyatı kuran insanların
torunları nasıl oldu, ne oldu da dünyanın en az gülümseyen insanları arasına
girdiler.
Lilay Koradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder