"İnsan yenilince
tükenmez, pes edince tükenir."
Richard Nixon
Goethe'nin güzel bir sözü var: "Sürekli sebat
(vazgeçmeme) çok azımız tarafından benimseniyor ve nadiren başarısızlıkla
sonuçlanıyor çünkü sebatın (vazgeçmeme) sessiz gücü zamanla daha da artıyor." Denemeye devam edin,
başaracaksınız.
Dünya, tarih boyunca pek çok güçlü insan yetiştirmiştir. Bu
insanlar vazgeçmedikleri için tarihe adını yazdırmıştır. Gençler hayat
mücadelesinde savaşmayı ve hiçbir şey karşısında yılmamayı öğrenmelidir.
Herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında güçlü bir şekilde mücadele etmeyi ve
ne olursa olsun sabırlı davranmayı, vazgeçmemeyi öğrenmelidir... Eğer vazgeçmemeyi öğrenirseniz hayatta üstesinden gelemeyeceğiniz
hiçbir şey kalmaz. Vazgeçmemek her zaman sonuç vermiştir ve verecektir.
Tüm fikir adamları sabır ve vazgeçmeme yanlısıdır. Hz. Muhammed;
"Allah, sabredenlerin yanındadır." diyerek sabrın değerini çok iyi
vurgulamıştır. Tarihteki büyük devlet adamlarından birisi ise vazgeçmeme konusunda
şunları söylüyor: "Asla umutsuzluğa kapılmayın, kapılsanız bile umutsuzluk
içinde dahi çalışmaya devam edin."
Hayat felsefesi
olarak benimseyebileceğiniz güzel
bir şiir:
Sebat etmekle
kazanabilirsin savaşları,
O yüzden korkak kumarbaz
olamazsın arkadaş.
Cesaretini topla ve sakın
vazgeçme,
Zor olan başını dik
tutmaktır arkadaş.
Yenildin diye, ağlayıp
ölmek kolaydır.
Sürünsen bile ayakta
kalmaktır zor olanı.
Umutsuzken bile sürekli
mücadele etmek, savaşmaktır,
Oyunların en şerefli, en
güzel yanı.
Her mücadele sonunda
yorgun düşsen de
Kalbin kırılsa, yenilsen,
üzülsen de
Ölmek kolaydır, sen bir
kez daha dene.
Zor olana, yaşamaya devam
et yine.
Sanki yukarıdaki şiiri hayat felsefesi haline getirmiş Cengiz
Doğan. Şimdi onun hikâyesine kulak verelim: Hayata gözlerini açtığında ailesini
sevince boğmuştu. Tüm ailesi mutluluktan havalara uçmuştu. Ancak Cengiz Doğan'ın mutlulukla
başlayan hikâyesi kısa sürdü. Henüz 2 yaşındayken babası cezaevine girdi. 8 yaşındayken, çok sevdiği annesini kaybetti. Uzun süre annesinin yokluğunu
kabullenemedi.
Annesinin arkasından ağladı.
Hayatta kimsesiz kalan Doğan, dedesinin ve halalarının yanında
yaşamaya başladı. Dedesinin ekonomik durumu iyi değildi. Bu yüzden ilkokulu zar
zor bitirdi; sonra da okul hayatına ara vermek zorunda kaldı. Oysa en büyük hayali
doktor olmak, hastaların yardımına koşmaktı. Her şeye rağmen içindeki okuma
aşkını hiç dindiremedi. Kaderine boyun eğmek yerine o, hayallerinin ve
hedeflerinin takipçisi oldu.
Küçük yaşına rağmen ufak tefek işlerde çalışmaya başlayan
Cengiz Doğan, Makine Kimya Enstitüsü'nün açtığı çıraklık kursuna yazıldı. Tam 2
yıl yatılı eğitim gördü, kursu birincilikle bitirdi. 1961 yılında da MKE'de
tornacı olarak işe başladı. Kısa süre sonra, ilk görüşte aşık olduğu Sema Doğan
ile hayatını birleştirdi. 4 çocukları oldu. Mutlu bir yuvaya ve canından çok
sevdiği çocuklara sahip olmasına rağmen Cengiz Doğan'ın bir yanı hep eksikti.
İçinde bir burukluk vardı.
Çocukluğundan beri hedeflediği ve hayallerini kurduğu o mesleği
yapamıyordu. Okumak ve doktor olmak konusunda içindeki isteğe karşı
koyamıyordu. Buna nasıl ulaşabilirdi?
Çözümlere odaklandı ve ailesinin desteğiyle gece okullarına yazıldı.
Gündüz çalışıyor, geceleri ise okula gidiyordu. 8 yılda ortaokulu ve liseyi
birincilikle bitiren Doğan, hayallerine emin adımlarla ilerliyordu. 1982 yılında
da üniversite sınavına girdi. Ne istediğini bilen Doğan, eğitim hayatında
gösterdiği başarıyı bu sınavda da yakaladı. 36 yaşında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
Tıp Fakültesi'ni kazandı. Artık hedeflerine çok yaklaşmıştı.
Hayalleri gerçek olmuştu. Ne istediğini bilen Doğan, hedefleri
ve hayalleri için kendisini adamıştı. Bu arada hayatın mücadele kısmını hiç de
göz ardı etmiyordu. Çocukları da kendisi gibi üniversite öğrencisiydi. Onların ve kendisinin
eğitimi için para kazanması gerekiyordu. Bu nedenle, üniversite hastanesinin
kan merkezinde çalışmaya başladı. Gündüz okula gidiyor, gece çalışıyordu. Yaşadığı tüm engellere
rağmen asla vazgeçmeyen ve hayallerinin peşinden giden Doğan, gece çalışıp
gündüz okuyan Doğan okuldan mezun olmasına iki yıl kala SSK'dan emekli oldu. Ne
de olsa çocukluğundan beri çalışıyordu. 1988 yılında mezun olduğunda 42 yaşındaydı.
Hayallerindeki gibi beyaz önlüğü giydi ama hayallerinin mesleğini yapma konusunda
bazı engeller vardı. O yine de vazgeçmeden, bütün engelleri aşmak için elinden
gelen her şeyi yapıyordu. Kurada tayini Hakkâri'nin Çukurca ilçesine çıktı.
Çocuklarının eğitimini tamamlamamış olması nedeniyle Hakkâri'ye gitmek istemedi.
Eşinin memleketi Bilecik'teki bir şirkette işçi statüsünde asgari ücretle
yaklaşık bir yıl çalıştı. İkinci kurada ataması Bilecik'e yapıldı. Artık fırtınalı hayatının dalgaları kendisine
yardım etmeye başlamış ve çocukları da üniversiteden mezun olmuştu. Doğan ise
1990 yılında Bilecik Devlet Hastanesi'nde acil bölüm doktoru olarak göreve
başladı. Bu süreçte büyük kızı Jale ziraat mühendisi, küçük kızı Lale biyolog,
büyük oğlu Cem Doğan doktor, en küçük oğlu Can Doğan da inşaat mühendisi oldu.
Cengiz Doğan'ın hayat hikâyesi, insanların hayal ettikleri ve
hedefledikleri yaşamı yaşabileceklerinin kanıtıdır. Ama bunun için gereken
bedelin ödenmesi gerektiği açıktır. Eğer sizin de hayalleriniz varsa kendinizi
durdurmaya artık son verin ve hayal ettiğiniz yaşama doğru emin adımlarla ilerleyin.
Kararınızı verin ve vazgeçmeden ilerleyin. Siz de yapabilirsiniz.
Çok geç değil, sadece harekete geçin ve hayalleriniz uğruna kendinizi
adayın. Vazgeçmeyin… Vazgeçmezseniz onun
da hediyesini alırsınız… Tebrikler Cengiz Doğan… Hepimize ilham vermeli…
(Cengiz Doğan'ın hikâyesi Sabah gazetesinden alınmıştır.)
"Başarının sırrı bir
hedefi durmaksızın takip
etmektir."
Anna Pavlova
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder