Evrendeki musiki
elbette yalnız rüzgarın söylediği şarkıyla bitmez. Tabiatta tüm yaratıklar bir
şarkı tutturmuştur. Bu şarkıların ardında herkesin duymadığı bir musiki var. Yıldızların, bulutların musikisi. Ya
zamanın mırıldandığı besteye ne demeli?
Duyulduğunda
insanın içine işler. Sonra sevgiden, tertemiz aşklardan, umutlardan yükselen
sesler. Gökyüzünden dökülen bereket tohumları, denizlerin derinliklerinden
gizem yaşamın sunduğu ikramlar… Daha neler, neler… Saymakla bitmez.
Hayat bir “Güzel
Yaşa” armonisidir. Yer yer coşan, kollarını açan, bize gülümseyen, bizi
yemyeşil çayırlara çeken, efsunlu nefesinden bize oksijen gönderen… Sonsuz bir
musiki hayat.
Eğer hayat bir musikiyse, biz de hayatın öz
bireyleri olarak bu musikiyi içimizde duymalıyız. Ancak o zaman evrenin şarkısı
“Güzel Yaşa”yı mırıldanır.
Evrenin gerçek
şarkısı insanın küçücük yüreğinde atan vicdan melodisidir. Bizleri yaşatan, var
eden, bize hayat aşkı nakşeden, gideceğimiz yönün haritasını çizen hep yürekten
gelen sevdalardır. An gelir insan sevda türküleri mırıldanır, an gelir evrenin
şarkısını… Hiçbir vakit bitmez bu serenat. Öyleyse yaşamın özünü yüreğimizin ta
derinliklerinde hissetmemiz gerekirken, neden güzel olan hayatı kendi
ellerimizle çirkinleştiririz?
Evren bize sesleniyor, yaşam bize sesleniyor: Küçük şeylerden mutlu olmasını bilmeyenler
büyük şeylerden de mutlu olamazlar.
Lilay Koradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder