"Büyüklüğün
bedeli, düşüncelerinizin her birinden
sorumlu olmaktır."
Winston Churchill
Zihin çok iyi söz dinler, düşüncelerimizin hepsini kayda geçirir.
Bu kayıtlardaki bilgileri, gerekli olduğunda hızır gibi yetişip açığa çıkarır.
Onun için iyi bir hizmetkâr diyebiliriz.
Olumsuz düşündüğünüzde zihin bunların hepsini alır ve sizin bu
olumsuzluğu eylemlerinize yansıtmanıza yardımcı olur.
Şöyle düşünebiliriz, beynimizde sürekli kayıtlar yapılıyor
ve bu kaydın iyi sonuçlar vermesi için olumlu düşünmemiz gerekir.
Winston Churchill "Büyüklüğün bedeli, düşüncelerinizin her
birinden sorumlu olmaktır." demiş. Sonra zamanla, aradığınız düşünce
biçimini benimseyeceksiniz.
Zihnin, aslında vücudunuzdaki kaslar gibi olduğunu hatırlamalısınız.
Kullanımı çok kolay. Hedefleriniz yönünde kullanmak ise tamamıyla sizin
elinizde.
Hayatınızda olacakları kesin olarak bilseydiniz, örneğin bu sınavı
kazanabileceğinize garanti verseydiniz ve kendinizden doğanın kanunları kadar
emin olsaydınız, ne olurdu bir düşünsenize. Ne yapmanız gerektiğini
biliyorsunuz, zihninize gerekli emirleri verip amacınıza ulaşıyorsunuz. Bunun
yanı sıra siz kendinizden ne kadar eminsiniz? Neler olmasını bekliyorsunuz?
Hayatınızdan çok mu memnunsunuz yoksa sizin de değiştirmek istediğiniz bazı
şeyler var mı? Hayatta tozu dumanı yutuyor musunuz yoksa tozu dumana katıyor musunuz?
Sizi yöneten kim? Sürüdeki koyunlar gibi sürekli
alışılmışlar dairesinde mi yaşıyorsunuz? Hayatınızı kontrol eden sizden başkası
değil. Her şey sizin bekledikleriniz yönünde gerçekleşiyor. Sadece
beklentilerinizin farkına varmanız gerekiyor.
Hedeflerimize ulaşmak ve hayal ettiğimiz yaşamı yaşamak mümkün.
Eğer istersek, biz istersek… Hayatınızdaki her şeyi siz belirlersiniz, olması
ve olmaması gerekenleri. Her şey sizle başlar...
Kendiniz hakkında ne düşünürseniz o olursunuz. Bir başka
deyişle, ne olduğunuzu düşünüyorsanız
osunuz. Bu değeri iyi belirlemek gerekir. Dünyada sizden bir tane daha yok.
Her insan birbirinden farklı. Bu şansı değerlendirmek sizin
elinizde. Kimse ne yapmanız gerektiğini sizden daha iyi bilemez, kimse siz
değil çünkü. Hayatı bir film olarak kabul edersek filmin başrolünü hep siz
oynarsınız, etrafınızdakiler konuk oyuncudur. Bu durum herkes için geçerli.
Hayatınızı da buna göre belirlersiniz.
Siz önemlisiniz... Bu hep böyleydi ve böyle olmaya devam edecek.
Düşünüldüğünde, siz yalnız başınıza ne yapabilirsiniz ki şu koca
dünyada? Dünya çok büyük ve siz tek başınıza bir nokta gibisiniz. Ne var ki her
şeyi yapabilecek kapasiteye sahipsiniz. Siz istedikten sonra, yapamam
dediklerinizi de yaparsınız, hayır kesinlikle olmaz dediklerinizi de. Hiçbir
dahi, ölümünden yıllar geçtikten sonra bile bu kadar konuşulacağını veya
dünyaya damgasını vuracağını bilemezdi herhalde. Ama değişime inanıyorlardı.
Onlar kendilerine güveniyor ve dünya adına bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı.
Yine her şey sizle başlıyor.
Siz yapabileceğinizi düşündüğünüz her şeyi yapabilirsiniz. Hâlâ
daha bunun bir palavra olduğunu düşünüyorsanız koyduğunuz sınırları ben
kaldıramam ki. Sizin değerinizi karşınızdaki kişi veremez, buna sadece siz
karar verirsiniz.
İnsanlar kendi yeteneklerini bilmezler. Arada yeteneksiz olduğunu
iddia edenler bile çıkar. Oysa çoğu zaman diğerlerinin yapabildikleri
abartılır, ulaşılmaz olarak gösterilmeye başlanır, ayrı bir saygı duyulur
onlara. Kendilerini ise ufacık yaparlar.
"Düşün ve Zengin Ol" adlı kitabında Napoleon Hill
şöyle yazar: "Yalnızca düşünceleriniz üzerinde mutlak bir kontrole sahipsiniz.
Bu insan için en önemli ve heyecan verici gerçektir. Bu, insanın yüce doğasını
yansıtır. Yazgınızı bu ilahi ayrıcalık sayesinde yönlendirebilirsiniz. Kendi
düşüncelerini yönetemeyen kişi, başka hiçbir şeyi yönetemez, kuşkusuz."
Herkes hak ettiği hayatı yaşar. Kim neye layık olduğunu düşünüyorsa
ona sahip olur ama çoğu zaman kendimizi çok iyi şeylere layık görmeyiz. Emeklerimizi
hiçe sayıp başımıza gelenleri kabulleniriz. Daha iyisini elde etmeye çalışmayız
ve savaşmayı düşünmeyiz. Eğer onca emeğinizin boşa gitmesini kabullenebiliyorsanız
kendinize saygınız yok demektir. O saygıyı ilk siz göstermelisiniz kendinize ki
diğer insanların size saygı duymasını bekleyebilesiniz. Bunları yapıyor
musunuz?
Hiç kimse sizin izniniz olmadan kendinizi değersiz hissettiremez.
Siz kapalı bir kutusunuz ve o kutunun bir anahtarı var. Kutuyu sadece siz
açabilirsiniz. Kimse açıp içine istediklerini koyamaz veya içinden
istediklerinizi alamaz. O zaman siz siz olduğunuzu hep hatırlayın ki değerinizi
anlayabilesiniz.
Siz değerinizi anlayın ki başkaları da sizin değerinizi
anlayabilsin! Kendi değerinin farkında olan Gerald Metroz'un, çocukluğunda
başına gelenleri yine onun ağzından dinleyelim:
"Uzun süre kendi kendime, bacaklarıma ne yaptıklarını
sorup durdum. Bu soru beni bir kâbus gibi izliyordu; ne pahasına olursa olsun
onlara ne olduğunu öğrenmek istiyordum.
Bana geri geleceklerini gizlice ümit ediyordum; öylece yok oluvermeleri
mümkün değildi. Onları artık hiç kullanmayacağımdan tamamen emin olmak için
onları son bir kez kendi gözlerimle görmeyi çok isterdim."
Yukarıdakileri söyleyen Gerald Metroz şimdi 39 yaşında. Bir
tren kazası sonucu bacakları koptuğunda iki buçuk yaşındaydı ama bu kaza onu
"engelleyemedi." Daha on yaşındayken protezleriyle birlikte buz
hokeyi kalecisi oldu. Sosyoloji, İngilizce ve tarih okudu. 25 yaşına
geldiğinde, Atlanta'da tekerlekli sandalye olimpiyatlarına katıldı. Klasik
gitar çalmasını öğrendi. Radyo programcısı, yazar, uluslararası başarılara sahip
bir tekerlekli sandalye basketbolcusu ve tenis oyuncusu, tanınmış bir oyuncu
menajeri ve müzisyen olan Gerald Metroz İsviçre'de yaşıyor. Kendi yaptığı televizyon
programıyla ödül almış bir gazeteci, radyo ve televizyon yapımcısı. Eşi ve iki
çocuğu ile birlikte mutlu bir hayat yaşıyor.
Unutmayın, düşündüğünüzden çok daha büyüksünüz. İçinizde
uyuyan, en cesur yanınızın gelip onu uyandırmasını bekleyen bir bilgelik, bir
güç ve sevgi hazinesi olduğundan hiç
kuşkunuz olmasın. Bunu bilmek, inanılmayacak kadar ilham verici
bir şey… Siz şimdiden, olmayı hep istediğiniz her şeysiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder