“Ruh
aydınlanmışsa insanda güzellik vardır, insanda güzellik varsa evde uyum vardır,
evde uyum varsa ülkede düzen vardır, ülkede düzen varsa dünya da barış vardır.”
Diyor eski bir Çin atasözü. Ruhun aydınlanması
gözlerimiz ve tüm duyu organlarımızı kine, nefrete ve kötülüklere kapatmamızla
gerçekleşir.
Gözümüz güzel görmeye, kulağımız güzel işitmeye, dilimiz güzel
söylemeye titreten meyyaldir. Öyleyse biz güzel görmek için yaratılmış
kullarız. Bu, aslında bir yetenektir de. Güzellikleri arzulayan insan her türlü
melekelerini de açığa çıkarır. Zihni daha iyi çalışır, vücudu sağlıklı olur.
Negatif bir
yaşam tarzı tüm melekelerimizi, yeteneklerimizi, duygularımızı yok eder. Başka
insanların davranışları neden hep dikkatimizi çeker? Hatta başkalarının
arkasından konuşmak, başkalarının kusurlarını bulmaya çalışmak sanki bilgece
bir davranışmış gibi kabul edilir. Bunun yegane sebebi kendimizden bir hayli
uzakta durmamızdan kaynaklanıyor. Bu manada kendimize çok az zaman ayırıyoruz.
Bize gerekli olan kitapları görmüyoruz. Halbuki onların içerisinde bizim
yaşamımızı olumlu yönde etkileyecek elmas bilgiler vardır. Başka insanlarla uğraşmaya onların kusurlarının dedikodusunu yapmaya
ayırdığımız zamanı kendimize ayırsak, inanıyorum ki çok kısa bir zamanda çok
üstün mertebelere çıkarız; boş yere harcadığımız onca enerjiyi kendimize
ayırsak çok daha mantıklı, çok daha zinde oluruz, mutlu ve huzurlu yaşamaya da
böylece adım adım yaklaşırız. Öyleyse işe gözlerimizin pasını silmekle başlamalıyız. Unutmayalım ki güzel
gören güzel düşünür; güzel düşünen güzel yaşar. O halde düşüncelerimizi
bakışlarımızla pozitif çayırlara yönlendirelim.
Hayatta
gördüğümüz birçok şey bizim gördüğümüz kadar sıradan değildir. Her gün geçip
gider önümüzden, veyahut biz geçip gideriz önünden ama bir kez olsun yanı
başımızdakilerin olağanüstülüğünden haberdar olmayız; birazcık olsun dikkatle
bakmayı ihmal ederiz. Niçin mi? Kendimizi dünyanın merkezi görürüz de ondan.
Önümüzden geçip giden ışıl ışıl yıldızlar, gökyüzündeki bulutlar, mevsimler;
önünden geçtiklerimiz ise pırıl pırıl çiçekler, rengarenk bitkiler, ulu
ağaçlar, sevimli hayvanlar, tatlı, sevimli çocuklar, bebekler…
Yaratıcının
ihsan ettiği birer nimettir bunlar. Yaşamda
bakmasını bildikten sonra o kadar çok şey var ki, tüm bunların bizim için bir
anlamı olmalı. Hani açan bir güneşin, bir düzen halinde yağan karın,
nihayet gelip çatan yaşlılığın… Bir anlamı varsa bizim için, günlük hayatımızda
bunların farkında isek mutluluğu yaşıyoruz demektir. Değilse yitip giden
güzellikleri bir daha yakalamamız mümkün değildir.
Gül Bahçesi diye tatlı bir öykü var. Ben
bunları yazarken birden o öyküyü hatırladım. Kıymet Arayan Tüm Adaylar! Bu
öyküyü mutlaka okuyun…
Lilay Koradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder