Bardağın boş
olan tarafını görmemiz bize ne kazandırır? “ Neden diğer yarısı da dolu değil?”
diye dertleniriz, boş yere omuzlarımıza sıkıntı yükleriz. Dahası, kanaatsizlik
etmiş oluruz. Ama bardağın dolu olan kısmını görür, sevinirsek boş olan kısmını
doldurmamız daha da kolaylaşır. Çünkü pozitif hal ve pozitif düşünmenin gücü
bilim adamlarınca isbat edilmiş. İşleri
yoluna koyan kuvvet enerji “Olumluluk hali”dir. “Olaylar, onları en güzel gözle
görebilenler için en iyi şekilde gelişir.” Diyor Linkletır. Eğer zorluğu
değiştiremiyorsak bir de bakış açımızı değiştirsek… Belki sorun yanlış bakmamız
da yatıyordur. Başarılı insan her felakette bir hayır ve fırsat umar; kötümser
ise iyilikleri ve fırsatları kötüye yorumlar.
Nereye bakıldığı belki önemlidir, ama nasıl
bakıldığı çok daha önemlidir. Aksi takdirde kargayı kartal, kartalı da
karga yaparız. Tıpkı kurt ile çakalı karıştırmak gibi. Güzel bakan insan
insandaki makamı görmez makamdaki insanlığı görür. İlişkilerinin temeli menfaatlerin
belirlediği ortamlarda güzel düşünmek ve güzel bakmak mümkün değildir. Çünkü
güzel bakan insan ilişkilerinde karşılıksız yardım duygusu yatar.
Bak ve mutlu ol!
Zira, bugün hayatının geri kalan kısmının birinci gününü yaşıyorsun. Henüz,
pişman olduklarını telafi etmenin imkanı var. Büyük şair Goethe, “Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize,
dikenin çiçeği var diye sevinelim.” Derken, güzel bakmanın en güzel
mesajını vurgulamıştır. Yaşamın ilginç yanlarından birisi de, kötüyü kabul
etmeyenlere, genellikle en iyiyi vermesidir, Tohum eken insan hangisinin
yeşereceğine merak salmaz, arkasını dönüp bakmaz da. Çünkü mutlaka
yeşerecektir. Hayatta yapılan iyilikler de tohum gibidir, yapılır, ama arkaya
dönüp bakılmaz. Çünkü yeşereceği kesindir. Dünyanın düzelmesini, herkesin güzel
bakmasını isterken, gayreti başkalarından beklememeliyiz. Karanlığa koşmaktansa
bir mum gibi yakmak evladır. Karanlığa mum yakmak bizim hayata nasıl
baktığımız, gösterir. Bir çin atasözü, “En fazla ileriye giden ok en çok geriye
çekilmiş yaydan çıkar.” Der. Öyleyse iş
ve hareketlerimizdeki gayretlilik, başarı, elimizdeki yaya bağlıdır; elimizdeki
yay kendi yüreğimizdir. Yüreğimiz ne kadar genişler, ne karda coşarsa hedefine
o derece ulaşır.
Hayat sizin
bakıp da görmek istediklerinize göre şekil alır. Siz sinirli, öfkeli değil de
iyilikten yana sakin bir ruh yapısındaysanız hangi ortamda olursanız olun
huzurlu olursunuz.
Başka şehirdeki
bir yakınım bana bir gün “İstanbul’daki insanlar nasıldır?” diye sormuştu. Ben de ona, “Sizin yaşadığınız yerde insanlar
nasıldır? Diye sordum. “Bencil ve açgözlüdürler.” Diye karşılık verdi. Ona,
büyük olasılıkla İstanbul’daki insanları da bencil ve açgözlü bulacağını
söyledim.
Lilay Koradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder