Dua İnsana Ne Kazandırır?



Bir şeyi hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Yüce Allah’ın bir şeyi ertelemesi reddetmesi demek değildir. Çoğu kez dualarımızdan sonra aceleci davranırız. Sonra, duamızın kabul edilmediğini zannederiz. Aslında biz iyi ve temiz yürekli olduktan sonra kabul edilmeyecek dua yoktur, sadece zamanı gelmemiştir.


Yetmiş yaşında zengin olmuş bir adama sormuşlar, “neden yetmiş yaşından sonra zengin oldunuz?” diye. Adam cevap vermiş: “duanın gücünü yetmiş yaşında anladım.”

Dua, bilimsel olarak da ispat edilmiş olumlu bir enerji bir güç. Dua ettikten sonra kendinizi kuş gibi hissedersiniz. Spinoza dua ile kanatın önemine değinerek şöyle demiş: “istediklerimizin hepsini elde edemeyeceğimize göre hayata olumlu bakarak elimizdekilere kanaat etmesini bilelim.” Dua, ancak kanaatle birlikte anıldığı zaman huzur verir. Biz duayı bir üretme aracı olarak değil, güzellik aracı olarak görmeliyiz. Oscar Wilde, “Her arzunun gerçekleşmesi, Allah’ın seni fenalığa sürüklemek istememesindendir.” Derken, arzuyu duayı üretim makinesi olmaktan çıkarıp, bir değerler manzumesine oturtmak istemiştir. Evet, dua bir değer çerçevesidir. Öyle bir “değer” ki Bernard Shaw’ın dediği gibi, “Hiç düş kırıklığına uğramayanlar, hiç umut beslememiş olanlardır.” 

Elbetteki dua, düş kırıklığı değildir, Sadece bir müddet ertelenmiş umutlardır. Sizlere düşen görev yaşamı, olabildiğince güzel görmektir. Örneğin Konfüçyüs’ün şu sözleri yüreğimize su serpmiyor mu? “Büyük insanların taşıdğı özellikler şunlardır: Doğruyu teşhis etmek, iyi bir dinleyici olmak, duanın gücüne inanmak, yumuşak konuşmak, doğruluk, işini severek yapmak, bilmediğini sormak, kızgınlıktan uzak durmak, başarılı olduğunda adil davranmak.”


Lilay Koradan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder