Bir Babanın Mektubu!



Dinle Oğlum!

Dinle oğlum! Ben bu sözleri sen yatmış uyurken söylüyorum. Küçük ellerinden birini yanağına dayamışsın, sarı buklelerinse ıslak, alnına yapışmış. Odana yavaşça girdim, yanım da başka kimse yoktu. Birkaç dakika önce kitaplıkta oturmuş gazete okurken bir pişmanlık dalgası beni bağlamaya, soluğumu tıkamaya başladı. Suçluluk duydum ve başucuna geldim.


İşte düşündüğüm şeyler oğlum: Sana kızmıştım. Okula gitmek için giyindiğin sırada seni azarladım. Çünkü yüzünü üstünkörü yıkadığını görmüştüm. Ayakkabılarını temizlemediğin için seni suçladım. Yere bir şeyler düşürdüğünde yine kızdım.

Kahvaltıda yanlışlarını görmüştüm. Önündekileri döktün, dirseklerini masaya dayadın, ekmeğine gereğinden fazla tereyağı sürdün… Trene yetişmek üzere yola koyulduğunda sen ban el sallayıp, “Güle güle baba!” dedin, bense cevap olarak “Omuzlarını geri çek!” dedim, kaşlarını çatarak…

Aynı eleştiriler akşamüzeri yeniden başladı. Daha yoldayken dizlerini yere dayayıp bilye oynadığını görerek arkadaşlarının yanında aşağıladım. Çorap pahalı bir şeydi ve eğer satın almak zorunda kalsaydın, daha dikkatli davranırdın!

Düşün oğlum! Bunlar bir babanın söyleyeceği sözler miydi?

Hatırlıyor musun, daha sonra kitaplıkta oturmuş okurken usulca içeri girdin, gözlerinde incinmiş ifade vardı. Gazetemin üzerinden sana baktığımda bir an duraksadın. “Ne istiyorsun?” diye sordum. Hiçbir şey demedin. Koşup kollarını boynuma doladın ve öptün beni. Allah yüreğini öylesine sevgiyle doldurmuştu ki.
Sana aldırış etmediğim halde boynuma sıkı sıkı sarıldın. Sonra gittin. Merdivenlerden yukarı çıktın. Çok geçmeden gazete ellerimden kayıverdi ve bir korku kapladı benliğimi.

Alışkanlığım beni ne hale getirmişti… Kusur bulma alışkanlığı… Sana verdiğim mükafat buydu. Seni sevmiyor değildim, yalnızca senden çok şey bekliyordum.

Benim çocukluğumdaki değer yargılarıyla yargılıyordum seni. Halbuki sen çok güzel çok dürüst özelliklere sahiptin. Küçük yüreğin, geniş dağların ardından söken şafak kadar büyüktü. Bana doğru koyup beni öpmen, ağzımdan sabırsız bir söz çıkmak istediğinde iyi geceler dilemen bunu ispatlıyor.

Bu gece hiçbir şey umurumda değil oğlum! Karanlıkta yatağının yanına gelip diz çöktüm. Yaptıklarımdan utanıyorum.
Senden özür diliyorum! Bu sözleri sana uyanık olduğun zaman söylesem hiçbir şey anlayamayacağını biliyorum. Fakat yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle arkadaş olacağım, sen üzülünce üzüleceğim, sen gülünce güleceğim.

Korkarım seni yetişkin bir adam gibi görmüşüm. Şimdi seni örtünün altında büzülüp yatmış görünce hala bir bebek olduğunu anlıyorum. Daha dün annenin kollarındaydın. Daha dün başını omzuma dayamıştın. Senden çok şey, çok şey istedim oğlum!


Lilay Koradan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder