Güler
Yüzlü Kadın
Günün her saati
kalabalık olan caddedeki tek pastaneyi işletiyordu genç kadın. Taze ve lezzetli
ürünler sattığı için kısa zamanda çok sayıda müşteri kazanmıştı. Bir gün yaşlı
bir hanımın caddenin öteki ucunda pastane açacağını duydu. Artık bir rakibi
olacaktı anlaşılan. Yeni pastane pek şirin ve şık görünüyordu.
İlk birkaç ay
boyunca müşteri sayısında bir değişiklik olmadı, genç kadının. Fakat sonra
kendi müşterilerinin ellerinde yeni pastanenin poşetlerini görmeye başladı.
Benzer ürünleri sattıkları halde müşterilerinin neden orayı tercih ettiklerini
öğrenmek istedi. O pastaneden börekler, çörekler, pastalar aldırıp tatlarına
baktı. Olağanüstü bir lezzet farkı göremedi. Zaman geçip işler daha da kötüye
gidince dayanamadı ve bir müşteri gibi yeni pastaneye teftişe gitti. Çörek ve
kahve alıp, etrafı gözlemeye başladı. Biraz sonra yaşlı hanım geldi
gülümseyerek, “Sizi burada görmek ne güzel!” dedi. “Doğrusu ziyaretinizi
bekliyordum. Ne de olsa komşuyuz ve bu caddenin kalabalığı ikimizin dükkanına
da yeter!” Genç kadın bozulduğunu belli etmemeye çalıştı, ayrıca pastacı
öylesine sevimli ve içten davranıyordu ki… Sohbet koyulaşınca işin sırrını
sordu yeni pastanenin sahibesine. “Müşterilerinizi
bana kaptırmanızın sebebi, onlara gerekli itinayı göstermemeniz!” dedi
güler yüzlü kadın. “Nasıl yani!” diye şaşkınlıkla sordu genç kadın ve aldığı
cevabı, iş hayatındaki, en önemli prensip edindi. Güler yüzlü kadının cevabı
şuydu: “Her sabah gelip peynirli çörek alan bir genç, dün sabah sadece
“Günaydın” ve “Her zamankinden!” dedi. Ben de ona peynirli çöreğini uzattım.
Bana ne söyledi biliyor musunuz? “Diğer
pastanedeki hanım, bunu bir türlü öğrenememişti!” İşte işin sırrı bu…
Kıymet
Bilmeyen Adam
Günlerden bir
gün kırlangıcın biri bir adamla dost olmak istemiş. Bütün cesaretini toplayıp
adamın camına konmuş. Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş. Adam çok meşgulmüş.
Görmüş kırlangıcı, ama yerinden bile kalkmamış. Kırlangıç bütün cesaretini toplayarak
şirin gagasını açmış ve “Hey adam! Seninle dost olmak istiyorum! Sebebini sorma
lütfen Pencereyi aç ve beni içeri al! Ben sana dost olurum, hiç canını sıkmam.
Bak soğuklarda başladı, yoksa güneye göç etmek zorunda kalırım. Çünkü ben ancak
sıcakta yaşarım, pişman olmazsın, seni eğlendiririm, yalnızlığını paylaşırım!”
demiş.
Adam bu güzel
sözler karşısında tınmamış bile. Ne bir tebessüm etmiş, ne de ilgi göstermiş.
Üstelik kuşcağızı hışımla pencerenin önünden def etmiş. Zavallı kuş, soğuk
fırtına da çaresiz ve yapayalnız pencereyi terk etmek zorunda kalmış.
Aradan zaman
geçmiş. Adam önce düşünmüş, Sonra kendi kendine itiraf etmiş, “Ne kadar aptalım beklenmedik bir anda
karşıma çıkan dostluk fırsatını teptim!” diye düşünmüş.
Üzgün ve pişman
bir şekilde sıcakların gelmesini ve kırlangıcın geri dönmesini beklemeye
başlamış. Nihayet yaz gelmiş güneye göç eden bütün kırlangıçlar dönmeye
başlamış. Fakat adamınki ortalarda yokmuş. Yazın sonuna kadar penceresi açık
beklemiş adam. Kırlangıç gelmemiş. Sonunda bir bilge kişiye danışmış olanları
anlatmış. Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve şöyle demiş. “Kırlangıçların ömrü 6 aydır.”
Lilay Koradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder